03.05.2020
Granada’da
İslam mimarisinin en güzel örneklerinden biri olan, yüzlerce yıllık El Hamra
Sarayı’nın atmosferinde kendinizi kaybettiyseniz ve cennet bahçelerindeki su
sesleriyle tekrar kendinize geldiyseniz, “Seyahat ve Mimarlık” serisinin yeni
durağına götürebilirim sizi. Çok uzağa gitmiyoruz, yine aynı şehirde, Granada’dayız.
Kızıla çalan tarihi saray yapısının yerini bu sefer modern mimarinin beyazı
alıyor.
El
Hamra Sarayı yazısını okumadıysanız ve merak ediyorsanız işte burada → Seyahat ve Mimarlık-2: El Hamra Sarayı
Dar,
taş sokakları, beyaza boyalı taş evleriyle ortaçağ yerleşimi Granada’nın, bir
çok şehirde olduğu gibi yeni yapılaşmanın görüldüğü modern kısmı da mevcut.
Tarihi yapıların yanında modern mimarinin çok güzel örneklerini de bulmak
mümkün Granada’da. Tıpkı Caja Granada Kültür Merkezi’nde olduğu gibi.
Projeleri
bir çok ödül almış, Madridli minimalist mimar Alberto Campo Baeza imzası
taşıyan yapı aslında çok genç denemez, 2009 yılında inşa edilmiş. Projenin
işvereni bir İspanyol bankası olan Caja Granada ve bankanın hemen yan parselde
bulunan merkez ofisi de aynı mimar tarafından 2001 yılında yapılmış. İki
projenin benzer dili olduğunu fark etmek hiç de zor değil. Baeza, kültür
merkezi binasını tasarlarken kütlesel yükseklikler gibi bazı noktalarda banka
binasını referans almış.
Baeza,
diğer yapılarında olduğu gibi bu yapıda da yalın, net çizgilerle ve beyaz
renkle etkileyici mekanlar oluşturmuş. Yapının genel geometrisi çok net: 120
metre genişliğinde, platform şeklinde yatay kütle ve dar eninden dolayı kule
olarak tanımlanabilecek 10 katlı düşey kütle.
Artık
atasözüne dönüşen minimalizm söylemi “Less is more”a “Light is more” söylemiyle
başka bir pencere daha açıyor İspanyol mimar Baeza. Işık olmadan mimarinin
olmayacağını ve mimarinin en önemli malzemesinin ışık olduğunu (taştan bile
değerli) savunuyor. İşte bu yüzden, doğal ışığın dışa vurumunu vurgulamak adına
mimaride renk kullanımını elimine edip, bembeyaz yapılar deneyimletiyor kullanıcılara.
Beyaz
rengin ve doğal ışığın en etkileyici şekilde algılandığı yer, yatay kütlede
bulunan elips formundaki iç avlu. Endülüs’ün güneşli, mavi gökyüzüyle harika
uyum gösteren beyaza bürünmüş bu iç avlu, katlarını birbirine bağlayan dairesel
rampalarla beraber farklı bir mekansal algı yaratıyor. İç avlunun yarattığı
boşluktaki en temel eleman olan rampalar aynı zamanda ziyaretçiler için bir
gezinti platformu.
Bu iç
avlu aynı zamanda dolaylı olarak El Hamra Sarayı’na da bir göndermede
bulunuyor. Elips formdaki bu avlunun ölçüleri; saray içinde bulunan V. Carlos
Sarayı’nın dairesel iç avlusunun ölçüsünden referans alınarak tasarlanmış.
Binanın
zemin ve bahçe katını kapsayan Endülüs Tarihi Müzesi ziyaretçilerin ana hedefi
bu yapıda. Endülüs kültürünü, tarihini ve kent belleğine dair bir çok verinin
bulunabileceği, interaktif görsel materyallerle desteklenmiş detaylı bir müze.
Bölgenin ekosisteminden, coğrafyasından tutun da El Hamra Sarayı’ndaki
geometrik desenlerin nasıl tasarlanıp oyulduklarına dair birçok bilgi
ziyaretçilerini bekliyor.
Kültür
merkezi binasında, müze fonksiyonu dışında ayrıca; geçici sergi alanları, tiyatro,
çeşitli atölyeler, kütüphane kafeterya ve kule yapının en üst katında güzel kent
manzarası sunan bir restoran da bulunuyor.
Olası
Endülüs gezinizde, bölgeye dair daha fazla bilgi edinmek ve gözlemlediğiniz
şeylere temel oluşturmak için çok güzel bir yer Caja Granada Kültür Merkezi.
Granada’da geçireceğiniz zaman yeterliyse burayı es geçmemenizi tavsiye ediyorum.
Kültür merkezine kadar gelmişken hatta hemen karşısında bulunan ve oldukça
büyük, detaylı ve bilgilendirici olan bilim müzesi de özellikle çocuklu aileler
için ufuk açıcı olacaktır. Şimdiden keyifli keşifler!
Güncel yazılardan haberdar olmak için sosyal medya hesaplarımı takip edebilirsiniz
→ instagram/sezinlegez
→ facebook/sezinlegez