30.05.2020
Firavun Tutankamon'un Mezarı, Hazinesi ve Laneti
Antik
Mısır hükümdarları olan firavunlardan belki de en çok duyduğumuz isimdir
Tutankamon. Peki dokuz yıl gibi kısa bir hükümdarlık sürmüş olmasına rağmen
diğer firavunlardan çok daha fazla bilinmesinin nedeni nedir? Milattan önce
1341-1323 yılları arasında yaşamış Tutankamon’un dünyaca bilinir olması
yaşamından tam 3245 yıl sonra, mezarının bir İngiliz arkeolog tarafından keşfedilmesiyle
oluyor.
Firavun
Tutankamon Kimdir?
Antik
Mısır’da 18. hanedan döneminde sadece 9 yıl hükümdarlık yapan Tutankamon’un
tahta geçmesi; babasının ölümünden sonra üvey kız kardeşiyle evlenmesiyle oluyor.
Tahta çıktığında henüz dokuz yaşında olmasından dolayı çocuk firavun diye de
anılıyor. Oldukça erken başlayan bu hükümdarlığı 18 yaşında ölümüyle son
buluyor. Mumyasının incelenmesine rağmen ölümünün doğal yollarla mı, hayvan
saldırısıyla mı, yoksa suikast sonucu mu olduğuna dair net bir bilgiye ulaşılamıyor.
Hikaye buraya kadar tahmin edilebilir ve o dönemin koşullarında gayet normal
aslında. Hikayeyi farklı kılan; genç yaşta hayatını kaybeden bu kralın
mezarının ve içerisindeki değerli eşyaların hiçbir mezar hırsızı tarafından
bulunup yağmalanmadan günümüze kadar gelebilmesi. Zaten Tutankamon’un mezarı,
hiç dokunulmadan bulunan tek firavun mezarı olma ünvanını da taşıyor. Hazinesinin
içinde yer alan bazı büyüleyici eşyaların da bu haklı ündeki payını es geçmemek
gerek.
Tutankamon’un Mezarı ve Hazinesi
İngiliz arkeolog Howard Carter, Luksor’da bulunan Krallar Vadisi’nde yaptığı
kazı çalışmalarından bir süredir herhangi bir netice alamamakta ve üstüne
üstlük kendisine verilen bütçeyi de tüketmek üzeredir. Son bir şans olarak
kazısını finanse eden İngiliz Lordu George Herbert’ten bir sezon daha mali
destek isteğinde bulunur ve bu isteğinin kabul edilmesiyle çalışmalarını bir
yıl daha uzatır. Arkeolog Carter 1922 yılında, tam da bu uzatmalarda büyük bir
keşfe imza atar.
Bir dönem firavunların mezarları için seçilmiş olan Krallar Vadisi’nin
kıraç, tepelik bölgesinde buldukları, yerin derinliklerine doğru ilerleyen
koridor onları daha önce hiç dokunulmamış bir kral mezarına götürür. Öyle bir
mezar ki 3245 yıl önce kapatılmış olan mühür bile ilk günkü gibi duruyordur...Krallar Vadisi’nde keşfedilen 62. mezar olduğu için KV62 kodu verilen bu
kazı alanındaki mezar; giriş odası, defin odası ve hazine odasından oluşan,
kompakt, küçük ve mütevazi bir mezar odasıdır ama içinde taşıdığı hazine hiç de
mütevazi değildir.
Luksor ve Krallar Vadisi
ile ilgili gezi notlarımı okumak isteyenler için → Luksor Gezi Notları
Küçük mezar odasının içinde firavunun lahiti dışında tam 5398 adet eşya
bulunmaktaydı. Savaş arabaları, heykeller, altın takılar, mermer vazolar, sedef
işlemeli sandalyeler gibi çok çeşitli eşyalar firavunun ölümden sonraki
hayatında kullanması için onunla beraber mezarına gömülmüştü. Bu eşyaların
belli bir sistematik içerisinde belgelenmesinin bile 8-10 yıl sürdüğü
belirtiliyor.
Defin odasında bulunan büyük bir kutu şeklindeki lahit ise firavun Tutankamon’un
mumyalanmış bedenini ve mumyayı çevreleyen üç tabutu içermekte. En dıştaki iki
tabut ahşaptan oyulmuş, üzeri altınla kaplanmış ve lapis, turkuaz gibi taşlarla
işlenmiş. En içteki tabut ise som altından yapılmış.
Peki matruşka bebekleri gibi iç içe geçen bu altın tabutların ihtişamı firavunu
son yolculuğuna uğurlamak için yeter mi? Hayır, ihtişam henüz bitmedi! En
içteki tabutun içinde bir de ölüm maskesi denilen ve mumyanın kafasına
yerleştirilen bir başlık daha bulunuyor ki bu parça hem Antik Mısır sanatının
baş yapıtı olarak hem de dünyada en çok bilinen sanat eserlerinden biri olarak
tanımlanıyor. On kilo ağırlığındaki som altından yapılmış bu maske yarı
kıymetli taşlarla süslenmiş ve arka kısmına hiyeroglif yazıyla ölüm kitabından
bölümler işlenmiş.
Mumyalama işleminin nasıl yapıldığına dair detaylar için şu yazımı da okuyabilirsiniz → Gize: Büyük Piramitler
Tutankamon’un mezarından çıkan eşyaların büyük bir bölümü, altın
tabutları ve ölüm maskesi bugün Kahire Müzesi’nde görülebilir. Müzenin üst
katının büyük bir kısmı bu koleksiyon tarafından kaplanmış halde ve gerçekten
inanılmaz detaylarla, işçiliklerle dolu ahşaptan, mermerden, altından yapılma
eşyalar var. Şahsen belirtmem gerekir ki gördüğüm her eşyanın, her detayını
saatlerce hayranlık ve şaşkınlık içinde inceleyebilirdim.
Kahire Müzesi’ni de
içeren Kahire Gezi Notlarımı okumak isteyenler için → Kahire Gezi Notları
Arkeolog Carter’ın mezarı keşfi sırasında çekilen fotoğraflarda görülen
bazı eşyaları, müzede kendi gözlerimle görmek gerçekten bireysel tarihimde
önemli bir olay. Aslında genel olarak bile bir tarihi olay denebilir çünkü eşyaların
mezar odasından çıkartılmasının üzerinden bile tam 98 yıl geçmiş!
Mezar bulunduğu zaman içerisindeki hazineleri gösteren ve orjinalinde
siyah beyaz olmasına rağmen sonradan renklendirme tekniğiyle renkli hale gelen
fotoğraflarla bugün müzede sergilenen eşyaları eşleştirmek mümkün ve çok da
keyifli şuan benim için.
Tutankamon’un Laneti
Antik Mısır’da tanrıların yeryüzündeki temsilcisi olduklarına
inandıkları firavunların, kendileri gibi mezarları ve diğer hayatta
kullanacakları mumyalanmış bedenleri de kutsaldı tabii ki. Bu yüzden bu
mezarlara girecek kişilerin kötü şans, hastalık ve ölümle karşılaşacaklarına
dair bir lanet inancı da mevcuttu. Ama mezarlardaki hazinelerin risk almaya değer
olduğunu düşünenler yüzünden mezar hırsızlıkları ve yağmalar tarih boyunca hep
görülmüş. Hırsızlar gibi firavunları mezarlarında rahatsız eden arkeologlar
için de bu lanet geçerli olsa gerek çünkü Tutankamon’un mezarının açılmasından
sonra bazı ani ölümler yaşanmış. Bu durum tabii ki firavunların lanetini
tekrardan gündeme getirmiş. Yaşanan bazı kayıplar şu şekilde:
→ Keşiften kısa bir süre sonra arkeolog Howard Carter’ın evinde beslediği kuşu bir kobra tarafından öldürülmüş. Antik Mısır inancında kobranın firavunu temsil etmesinden dolayı bu durum lanetle ilişkilendirilmiş.
→ Kazıyı finanse eden İngiliz Lordu George Herbert, mezarın bulunduğu haberini alınca Mısır’a gidip mezarı ziyaret ediyor. Bu ziyeretinden 6 hafta sonra bir sivrisinek tarafından ısırılıyor ve bu ısırığı traş olurken yanlışlıkla kesince enfekte olan yara nedeniyle kan zehirlenmesinden Kahire’de hayatını kaybediyor.
→ İngiliz bir finansçı olan George Jay Gound da mezarı ziyaretinin ardından yaşadığı ateş sonrası Fransz Rivierası’nda 1923 yılında hayatını kaybediyor.
→ Arkeolog Carter’ın kazı ekibinde yer alan bir çalışan arsenik zehirlenmesinden dolayı 1928 yılında hayatını kaybediyor.
→ Carter’ın sekreteri ise 1929 yılında yatağında ölü bulunuyor. Boğularak öldürüldüğünden şüpheleniliyor.
Mezarı bulan, ziyaret eden veya bu keşfe yardımcı olan 58 kişi içerisinden
sadece 8’inin yaşadığı bu talihsiz ölümler lanetin bir göstergesi mi bilinmez
ama benim gözlerimle gördüğüm; bir kültürün ve inancın yarattığı olağanüstü
eserler. Sizler ne düşünüyorsunuz?
Güncel yazılardan haberdar olmak için sosyal medya hesaplarımı takip edebilirsiniz
→ instagram/sezinlegez
→ facebook/sezinlegez