04.03.2019
Bir önceki yazım Gaziantep Gezi Rehberi ile sizi; Güneydoğu mutfağının leziz örneklerinden kebaplara, tatlılara doymaya, yeni yerlere ve kültürlere tanıklık etmeye Gaziantep’e doğru yoldan çıkarmaya çalışmıştım. Hala Gaziantep’e doğru bir haftasonu gezisi planlamayanlar varsa diye işi sağlama almaya geldim:) Bu sefer mutfaktan çıkıp evin bütününe hatta görünmeyen kısımlarına odaklanıyorum. Yazımın konusu; su mimarisinin Gaziantep’teki özgün örnekleri “Kastel” ve “Livas”lar.
İklimin
ve yerel koşulların mimariyi ne kadar etkilediğine dair güzel bir örnek aslında
livas ve kastellerden oluşan Gaziantep’in tarihi su yönetim sistemi ve su
yapıları. Gaziantep şehri Allaben Deresi yakınlarına kurulmuş olsa da su
açısından pek de şanslı bir şehir olmamış tarih boyunca. Hem derenin suyunun az
olması ve yazın bu seviyenin daha da azalması, hem de yeraltı su kaynaklarının
yetersizliği kendine has çözümlerin şekillenmesine sebep olmuş. Ana su
kaynağından şehre su getirirken suyun buharlaşıp azalmasına ve kirlenmesine
engel olmak için yer altından kanallar açılıp öyle şehre ulaştırılmış su.
LivaslarGaziantep’in
kireçtaşı ve tebeşirden oluşan jeolojik yapısının verdiği avantajla, insan gücü
kullanılarak yeraltında oyulan “livas” denilen kanallar sayesinde su, “suburcu”
denilen merkezlerde toplanıp oradan yine livaslarla şehre dağıtılırmış. İçinde
yürünebilecek kadar geniş oyulan bu livaslar bir ağ gibi şehre yayılmış, hatta
zaman içerisinde yapılan ekler ve genişlemelerle daha karmaşık bir hal almış.
Evler
su ihtiyacını karşılamak için genelde livasların üzerine yapılırmış ve bu
evlerden livaslara kuyular açılırmış. Bu kuyular hem su ihtiyacını karşılamak için
hem de bir nevi buzdolabı olarak kullanılırmış. Kuyunun yanına erzakları
sarkıtabilecekleri küçük bir niş yapıp Gaziantep sıcağında suyun ve yeraltının
serinliğinden faydalanarak yiyeceklerini bozulmaktan korurlarmış.
Dönemin
yüksek teknoloji ürünü sayılabilecek bu kanal ağının yapımı ise temelde şöyle; önce
belli aralıklarla bacalar kazılır, ardından bacalar yeraltında hafif bir eğimle
birleştirilir. Böylece sadece yerçekimi gücü kullanılarak yeryüzüne çıkartılmış
olur su.
Türkiye’de
sadece Gaziantep’te görülen bu sistem, kurak iklime sahip dünyanın farklı bir
çok yerinde görülen “qanât” sistemi ile büyük benzerlikler taşıyor. Perslerden
dünyaya yayıldığı düşünülen bu sistem ilk önce M.Ö 1000’lerde İran’da inşa
edilmiş. Sonra batıda Mezopotamya’dan Akdeniz kıyılarına, güneyde Mısır ve
Suudi Arabistan’a, doğuda Afganistan, Orta Doğu, Türkistan’a kadar uzanan geniş
bir alana yayılmış.Kasteller
Kasteller,
livas denilen su kanallarının kamuya açık kısımları olarak nitelendirilebilir. Livasların
kotuna bağlı olarak tamamen veya kısmen yer altında inşa edilen su mimarisinin bu
özgün yapıları genellikle cami altlarında yer alıyor Gaziantep’te.
Cami
altlarından geçen su kanallarının belli bir noktasına yüzeyden 30-40 basamakla
inilen kastellerde; yıkanma yerleri, dinlenme ve abdest alma yerleri, havuz,
mescit, tuvaletler, çamaşır ve yün yıkama yerleri bulunuyor.
Gaziantep’te
günümüze kadar ulaşan kasteller şöyle;
1. İmami Gazali Kasteli
2. Pişirici
(Beşinci) Kasteli : 13.yy’dan kalma kastel Bakırcılar Çarşısı’nın hemen
arkasında yer alıyor.
3. İhsan
Bey (Esenbek) Kasteli: 14.yy’dan kalma kastel.
4. Kozluca Kasteli: 16.yy’dan kalma kastel.
5. Şeyh
Fethullah Kasteli: 16.yy’dan kalma kastel.
6. Ahmet
Çelebi Kasteli: 17.yy’dan kalma kastel.
Belki
de yeraltında bulunduğu ve gözden uzak olduğu için yeteri kadar gündemde
olmayan bu eşsiz su mimarisi örnekleri yakın zamanda UNESCO’nun geçici
listesinde yerini almış. İlerleyen senelerde UNESCO’nun dünya mirası listesinde
görmek hiç şaşırtıcı olmayacaktır.