Tarihi Üniversite Şehri: Gent
Gent; Bruges veya Brüksel kadar popüler bir gezi rotası olmasa da farkında olmadan yanından geçip gittiğiniz güzellikler gibi sessiz sedasız keşfedilmeyi bekliyor. Brüksel’den Bruges’a giderken yolun tam orta noktasında yer alıyor, yani Brüksel’den kısa bir sürede trenle ulaşabilirsiniz. Hatta Belçika’nın küçük bir ülke olduğunu düşünürsek, her yerden rahatlıkla ulaşabilirsiniz :)
Turistik açıdan çok popüler değil ama Belçika’nın en kalabalık üçüncü şehri Gent. Tarihi bir üniversite kenti olduğu için, şehrin bu kalabalığına üniversite öğrencilerinin katkısı hiç de küçümsenmeyecek boyutta; 70 bin’in üzerinde öğrenci yaşıyor Gent’te!
Şehrin adı; Kelt kökenli bir kelime olan ve kavşak anlamındaki “Ganda”dan gelmekte. Orta çağ boyunca Avrupa’nın en zengin ve güçlü şehirlerinden biri olan Gent’in bu parlak geçmişi şehre şöyle bir alıcı gözle bakınca hala bile belli oluyor. Geniş meydanları çevreleyen ihtişamlı taş binalarıyla, katedralleriyle, kanal boyu omuz omuza dizili tipik konut binalarıyla yine bulunduğumuz yüzyıldan bizi yavaşça çekip uzaklaştıran bir Belçika şehri Gent.
Gent'te Gezilecek YerlerAna tren garından Gent kent merkezi yaklaşık 20 dakikalık bir yürüyüş mesafesinde bulunuyor. Eski kent merkezinin çok büyük olmadığı ve araç trafiğine kapalı olduğu düşünülürse herhangi bir toplu taşımaya gerek olmadan rahatlıkla yürüyerek gezebileceğiniz bir şehir. Ama ben yürümeyeyim, etrafta gördüğüm bir sürü insan gibi bisikletle kent merkezine gideyim, gezeyim derseniz tren garından veya kent merkezinden bisiklet kiralamak da mümkün.
Farklı bir ulaşım aracı olarak burada karşımıza “su tramvayı” denen ve hop-on/hop-off yani farklı duraklarda inip o bölgeyi gezip sonra tekrar binip yola devam edebileceğiniz taşıtlar da çıkıyor. Kentin içinden geçen ve iki kola ayrılan Leie Nehri boyunca 6 durakta duran su tramvayı; 1 Nisan-1 Kasım tarihleri arasında sadece hafta sonları çalışıyor. Şehri farklı bir açıdan gözlemlemek isterseniz güzel bir seçenek olabilir.
Üç kuleli şehir olarak adlandırılan Gent’in bu 3 kulesini; St Nicholas Kilisesi, St Bavo Katedrali ve Belfry Kulesi oluşturuyor. Tarihi çok eskilere dayanan bu yapılardan dolayı “Ortaçağın Manhattan’ı” olarak da anılıyormuş şehir. Bu üç kuleyi de tek bir kareye sığdırabileceğiniz en güzel nokta ise St.Michael Köprüsü. Göreceğiniz tipik Gent fotoğraflarının çoğu bu köprüden çekilmiş olacaktır.St Nicholas Kilisesi: 12.yy’dan kalma bu kilise tüccarların ve denizcilerin koruyucu azizi Nicholas’a adanmış.
Belfry Çan Kulesi: Galiba Belçika’da her şehrin bir Belfry kulesi oluyor. Bruges’daki gibi burada da aynı adlı bir çan kulesi bulunuyor ve evet bu da UNESCO Dünya Mirası listesinde yer alıyor.
St.Bavo Katedrali: Bu ihtişamlı gotik katedral Gent rüzgarının soğuğu karşısında sığındığımız yer oldu. Kilise içinde kurulmuş sobaların başına oturup eğlencesine poz verdik ama hani sobalar yanıyor olsaydı da fena olmazdı. Biz kameralara oynarken esprimize gülmeye başlayan yaşlı çift yüzünden rahibin gelip bizi dışarı atmasından da korkmadık değil:)
Biraz ısındıktan sonra etrafı inceleyip detaylara hayran kalma faslına geçtik. Katedralin içinde bulunan 4 orgdan biri Benelux’teki en büyük orgmuş. Katedralin içini süsleyen sanatsal çalışmalardan ayrı olarak, bu katedralin en önemli özelliği sahip olduğu Gent Altarpiece tablosu. Peki sanat tarihinde önemli bir yeri olan bu eser nedir?
Gent Altarpiece: Belçikalı ressam Hubert Van Eyck tarafından yapımına başlanan ve ölümü sonrası aslında bir diplomat olan kardeşi Jan tarafından 1432 yılında tamamlanan eser “Mistik Kuzu” adıyla da biliniyor. Farklı boyutlarda meşe paneller üzerine yapılmış, 3.5x4.6 metre boyutlarındaki bu cüsseli sanat eseri; sembolik anlamlarla ve yüzlerce detayla dolu. Tarihin en çok ilham alınan tablolarından biri olarak belirtilen eser, aynı zamanda tarihin en çok çalınan eserlerinden biri. Hareketsiz bir nesne için oldukça hızlı bir yaşam sürmüş Gent Altarpiece; 1749’da Fransızlar tarafından çalınmış ve ancak 1815’te Gent’e geri dönebilmiş. 1822’de çıkan yangından kurtulmayı başarmış ama orta panosu hasar görmüş. İkinci Dünya Savaşı sırasında Alman askerler tarafından çalınmış ve Avusturya’da bir tuz madeninde bulunmuş. Vatanına geri döndükten sonra, 1932 yılında eserin 500. yaş günü Gent’te yapılan büyük bir partiyle kutlanmış. Eski deli fişek günlerinin aksine, bugün St Bavo Katedrali’ndeki bir şapelde inzivada denebilir. St Bavo Katedrali’ne giriş ücretsiz olsa da bu eserin sergilendiği şapele giriş için küçük bir ücret ödemeniz gerekiyor (4€ kadar). Bu kadar anlattıktan sonra tabloyu merak etmiş olmanız çok olası. Bu yüzden tablonun detaylarından bahsedilen iki bölümlük video ilginizi çekebilir.
Şehir Pavilyonu: Belfry Kulesi, St Nicholas Kilisesi ve belediye sarayının etrafını sardığı küçük meydanda, bu tarihi yapıların komşusu modern bir yapı şehir pavilyonu. Komşusu olduğu diğer binalardan yüzlerce yıl sonra, 2012 yılında yapılmış ve büyük ölçekte bir kentsel gelişim projesinin bir parçası aslında. Meydanda sadece bir üst örtü olarak görülen yapının, zemin altında iki katı daha bulunuyor. Değişik çatı formuyla hemen dikkatinizi çekecek yapının içinde durup yukarı baktığınızda 1600 tane küçük pencere göreceksiniz.
Werregarenstraat: Burası duvar resimleriyle dolu bir sokak ve birçok şehirdekinin aksine buraya graffiti yapmak yasak değil. Gezinizi biraz renklendirmek isterseniz rotanıza ekleyebilirsiniz.
Counts Kalesi: Belçika giriş yazısında; Belçika’nın dünyada km2 başına en fazla kale düşen ülke olduğundan bahsetmiştim. Counts Kulesi de bu istatistiğe katkıda bulunan bir ortaçağ kalesi. 18.yy’da özel mülkiyete geçip endüstri kompleksine çevrilmiş. 1897’de bir pamuk değirmeni inşa edilmiş ve kalenin dış binaları gelir düzeyi düşük 50 işçi ailesine konut olarak hizmet vermiş. Bu büyük kompleks Gent’teki ilk endüstriyel oluşummuş. 1913’te tekrar devlete geçen kale, çeşitli restorasyonlardan geçirilip ziyarete açılmış. Bugün içerisinde işkence aletleri koleksiyonunun da bulunduğu bir adalet ve silah müzesi olarak ziyaret edilebiliyor.
Gent'te Ne Yemeli-İçmeli?
Cuberdon: Özellikle Gent ve çevresine özgü bir şekerleme ve küçük arabalar içinde sokakta satılırken görmeniz kuvvetle muhtemel. Koni şeklindeki dışı sert, içi yumuşak şekerleme aromasını aldığı ahudududan dolayı mor renkte.
Waffle: Açıkçası çılgınlar gibi Belçika’daki her waffle’cıyı denemedim ama Gent’te denediğim waffle gerçekten bir harikaydı! Leie Nehri’nin iki kola ayrıldığı çok merkezi yerdeki restorana tesadüfen girip hepimiz başka bir yemek sipariş ettik ve hepsi de çok başarılıydı. Ben sipariş ettiğim çilekli waffle’ı bitirdiğimde nirvanaya ulaşmıştım açıkçası. Sonra mekanı internetten araştırınca tripadvisor tarafından önerildiğini hatta çilekli waffle’larının çok başarılı olduğunu okuyunca hiç şaşırmadık. Waffle veya yemek mekanı için "T verschil" restoranını listeye ekleyebilirsiniz. Restoranın haritadaki yerine buradan ulaşabilirsiniz.
Waffle için çok meşhur başka bir seçenek de "Etablissement Max" adlı mekan. Diğer öneri gibi çok merkezi bir yerde bulunan restoran, tam 6 nesildir aile tarifleriyle waffe yapıyormuş! Restoranın haritadaki yerine buradan ulaşabilirsiniz.
Belçika Birası: Belçika’da çok kolaylıkla bir pub bulabilirsiniz ama bu özellikli mekanı ayrıca belirtmek isterim. Açıkçası ben ordayken buranın varlığından haberdar olmadığım için gidemedim ama sizin için çok geç olmayabilir... Bu geleneksel pub’ın özelliği “max beer” biralarından sipariş ettiğinizde ayağınızdaki ayakkabınızdan birini depozito olarak alıp bir sepet içinde tavanda asılı tutmaları. Sipariş edilen biranın bardağı öyle afili ki müşterilerin bardaklarını alıp gitmeleri ihtimaline karşı böyle bir önlem almışlar. Yolum bir daha Gent’e düşerse buraya gideceğim kesin! Dulle Griet'in yerini haritada işaretleyin derim! Nerede mi yeri? işte burada :)
Tierenteyn-Verlent: 1790’dan beri işletilen bir aile müessesesi bu dükkan ve hardal, turşu, baharatlarıyla meşhur. O kadar iddialılar ki dünyadaki en iyi hardalın kendilerininki olduğunu iddia ediyorlar. Mekana uğrayıp hardallarının tadına bakabilir, tanıdıklarınıza farklı bir Belçika hediyesi götürebilirsiniz. Mekanın haritadaki yerine buradan ulaşabilirsiniz.Sanırım Gent’i bu kadar anlattıktan sonra bazılarınızın Belçika gezi rotasında ufak değişikliklere sebebiyet vermiş olacağımdır. Yolu Gent’e düşeceklere şimdiden keyifli keşifler!
Zaman:
17-22 Mart 2017
Rota:
Milano»Leuven»Mostar»Bruges»Antwerp»Brüksel»Lüksemburg»Milano
Bu gezi, diğerlerinden farklı bir gezi. Bir ay süren ve Milano'dan başlayıp, Belçika ve Lüksemburg'ta devam edip, sonra tekrar Milano'da biten bu gezi bir nevi arkadaş-kuzen ziyareti. Bu yüzden ulaşım ve genel masraflar konusunda detaylı bilgiyi es geçiyorum bu sefer.
* Waffle, midye, patates kızartması, çikolata gibi meşhur oldukları tatları dene!
* Yüzlerce çeşit Belçika biralarından iç!
* Çizerlerin süslediği duvar resimleriyle dolu sokakları gez!
* Bruges'un sokaklarında orta çağ ruhunu yaşa!
* Bruges'da kanal turu yap!