İlkokuldan beri arkadaşım, dostum, kardeşim, harita karşısında hayallere daldığım, editörüm, şimdi de ilk konuk yazarım Hacer Kurdoğlu'nun kaleminden Roma'nın yanı başında, benim de yeni öğrendiğim ve biran önce görmek istediğim, çilek kokulu kasaba Nemi'nin keyifli gezi notları huzurunuzda... Şimdiden uyarıyorum; yazıyı okuduktan sonra kendinizi çilekli pasta veya dondurma yerken bulmanız kuvvetle muhtemel:)
Metropol Kaçaklarına Bir Tatlı Huzur; Nemi
Bilen bilir, gezmek farklı konseptlerde yapılır. Bazen kültür, bazen dinlenme bazen de sadece yeme ve içme üzerine... Roma'daysanız eğer pizza ve pasta yemek dışında bir şeyler de yapmanız gerekir. Şehir sizi tarihin merdivenlerinde isteseniz de istemeseniz de yürütür ve kimini gördüğüm kimini ise görmek için haftalara ihtiyacım olacak yüzlerce tarihi eser, binalar, tapınaklar, heykeller sizi Roma Dönemi'ne götürür. Birazdan gladyatörler arenaya çıkıp savaşacak, siz de o akıl erdiremediğiniz kalabalığın içerisinde, düello sonlandığında ve biri kaybettiğinde kazananı kutlamak için zafer çığlıkları atarken üstünüzü başınızı yırtacağınızı sanırsınız ya da şehrin sokaklarında kaybolup herhangi bir köşeyi döndüğünüzde bir grup imparatorluk askerleri ile karşılaşacağınızı...
Konumuz Roma değil esasen. Roma kısmını daha hakkını vererek anlatacağını düşündüğüm blog sahibine bırakarak Nemi'den bahsedeceğim. Pastel renklerden çilek rengine doğru seyahat edeceğiz...
Nemi; Roma'nın 30 km kadar dışında Lazio Bölgesi'nde, adını koyun koyuna olduğu gölden alan küçücük, çilek kokularıyla sarılmış bir dağ kasabası. O kadar sevimli ve sıcacık ki İstanbul'dan kaçıp kendinizi doğanın kucağına bıraktığınızda, zaman zaman içinize çöreklenen ''burada yaşarım'' hissiyatı orada da nüfuz ediyor vücudunuza...
İtalya'ya gitmeden önce Nemi'yi görmemiz konusunda insanlardan o kadar çok tavsiye alıyoruz ki, daha ilk günümüzde Kolezyum'u gezdikten sonra rotamızı Nemi'ye çeviriyoruz. Metrodaki görevli kadına Nemi'ye nasıl gideceğimizi sormamız üzerine karşılaştığımız şaşkın bakışlara o esnada anlam veremeyerek metroya biniyoruz. Nemi için ana metro hattını kullanıyor ve güneydoğu yönünde son istasyon olan Anagnina'da iniyoruz. Bundan sonrasının çok kolay olacağını düşünüyor ve terminaldeki, terminalin dışındaki, civardaki insanlara, otobüs şoförlerine soruyoruz ama Nemi'ye nasıl gidileceğini bilmemelerinden ziyade Nemi'yi bilmemeleri bizi endişelendirmekle birlikte güldürüyor ve metrodaki kadının bakışlarına anlam veriyoruz...
Bunun aksanımızdan ya da İtalyanların İngilizceyi az biliyor olmasından kaynaklandığını düşünerek şansımızı zorlamaya devam ediyor ve sonunda bize yardımcı olacak doğru kişileri buluyoruz. O zaman öğreniyoruz neden o kadar zorlandığımızı, çünkü gün 1 Mayıs ve otobüs seferleri neredeyse zorunlu hallere göre ayarlanmış. Tabii eş zamanlı olarak nereden geldiğimiz ve kim olduğumuz gerçeğiyle de yüzleşmiş oluyoruz! Otobüste tanıştığımız Hint bir adamdan 1 Mayıs'ın anlamı ile ilgili kısa bir brifing ve otobüsten nerede ineceğimizle ilgili bazı tavsiyeler alıyoruz. Burada atlanmaması gereken önemli nokta geri dönüş otobüs saatlerinin önceden öğrenilmesi gerektiği, yoksa Roma'ya bir saat uzaklıkta bir kasabada konaklamak zorunda kalabilirsiniz ki o da kötü bir senaryo sayılmaz bence...
Otobüsten Genzano kasabasında inmeniz gerekiyor, ondan sonrası 3-4 kilometrelik bir yol, seçenekleriniz ise; taksi, yürümek ya da otostop. Bizimki dördüncü bir seçenek olarak sayılabilirse eğer; Hint kibar yol arkadaşımız ve onu almaya gelen rengarenk Gana'lı arkadaşı tarafından arabayla bırakılmak. Hala geri dönüş problemini çözememiş olmamdan sebep indiğim gibi dönüş rotamızı da çizebilmek için kasabanın orta yerinde gördüğüm ilk polise yöneliyorum, devamında da zaten kasabada yönelebileceğim hepi topu iki polis olduğunu öğreniyor ve bir kez daha gülümsüyorum. Benimle birlikte ''tourist information'' ofisine geliyor ve internetten ya da telefon aracılığı ile bir şekilde nasıl dönebileceğimizi öğrenmeye çalışıyor ama olmuyor çünkü 1 Mayıs...''Because today is 1st of May'' cümlesi bir kez daha patlıyor suratımda, gülümsüyorum. Aman diyorum son otobüsü kaçırmak da kulağa oldukça hoş geliyor zaten!
Ondan sonrası huzur, ondan sonrası gülümsemeler, yeşilin içinde çilek renkli ve çilek kokulu minicik bir kasaba... Çilekten sabun, marmelat, reçel, parfüm, kolonya vs. aklınıza gelmeyecek bir sürü şey yapmışlar. Reçel ve marmelatların üzerine neden Türkçe isimlerinin de yazılmış olduğu hala kafamda bir soru işareti olarak durmakta, neden sormadığım ise ayrı bir soru işareti...
Ufak bir yürüyüş yaptıktan sonra dağ mantarlı bir şeyler yemek üzere karşımıza çıkan ve gayet sevimli gözüken Santi E Briganti Ristorante'ye oturuyoruz. Müthiş bir göl manzarası eşliğinde balkonda yemeğimizi yerken bir sonraki hedefimiz için heyecanlanıyoruz; dağ çilekli dondurma, ya da dondurmalı dağ çileği daha doğru bir tanımlama olacak sanırım! Kasaba, gölün yanında yükselen tepenin üzerine kurulu olduğu için gölü tepeden seyrediyorsunuz ve ufacık gözüken kayıkların içerisinde olmayı hayal ediyorsunuz, yeşilin o koyu tonu çağırıyor... Gölün kıyısına kadar uzanan basamakları ve patika yolu izlerken zamanımızın kısıtlı olmasına üzülüyor ve tekrar gelmek üzere çaktırmadan göz kırpıyoruz. Yine görüşeceğiz!
Devamında sokak kafelerinden birine oturup aynı manzara eşliğinde dondurmalı ve çikolata soslu çileklerimizi de yedikten sonra bir çeşit festival kutlaması olduğunu düşündüğümüz geleneksel kıyafetli insanların kasaba merkezine yürüyüşünü ve kurulan platformda danslarını izliyor, daha bir keyifleniyoruz. Orta yaşlı hatta yaşlı sayılabilecek bu insanların çocuklar gibi dans ediyor ve eğleniyor olmalarının o çilek kokusuyla bir ilgisi olmalı...
Her turist gibi oraya ait bir şeyler almak üzere küçük bir tur atıyoruz. Küçük bir tur dediysem kasaba küçük ondan... Konsept hep aynı; pembe ya da lila dükkanlar, mis kokulu envai çeşit ürün... Dolaşırken yol arkadaşım telefonunu kaybettiğini fark ediyor ve az önce oturduğumuz kafeye dönüyoruz umutsuzca. Bir şeyler arandığımızı anlayan insanlar tribün olmuş şekilde, şen kahkahalar eşliğinde telefon arıyorsunuz değil mi, içeriye bıraktık diyorlar... Alkışlar bizden efem, çok güzelsiniz!
Eğer sizin vaktiniz olursa (ki olmasını tavsiye ederim), mutlaka o uzun merdivenlerden aşağıya yürüyüp gölün tadını çıkarmayı da deneyin. Göl, dönemine göre oldukça ileri bir teknolojiye ve olağanüstü büyük boyutlara sahip Batık Roma Gemileri buluntuları ile ünlüymüş. Efsaneye göre adı dahilik ve delilik arasında anılan Roma İmparatoru Caligula, İsa'nın çarmıha gerilişinden sonraki dönemde oluşan güvensiz ortamdan kaçarak Nemi'ye sığınmış ve oldukça şatafatlı bir hayat sürmüş. Hatta kendisini tanrı, atını da konsül üyesi ilan ettiği, bu yüzden öldüğünde Caligula'yı hatırlatan her şeyin yakılıp yıkılarak yok edildiği ve yaptırdığı teknelerin batırıldığı rivayet edilirmiş. Ama bununla ilgili gözümüze çarpan bir aktivite ya da yazıt görmüyoruz. Gölde kayık gezintisi yapabilir, sadece seyredebilir ya da dar patikalardan etrafını dolaşabilirsiniz. Göl kıyısından yukarısının da çok güzel gözüktüğüne eminim... Ya da kasabanın sokaklarında kaybolabilir ve harika kareler yakalayabilirsiniz diyeceğim ama o kadar küçük bir yerde kaybolmanız imkansız:)
Nemi'de vakit doluyor, o gün mesleğini icra edecek herhangi bir durum olmadığından ve tek işi bizim sorularımızı cevaplamak olduğundan emin olduğum polis memuru ile de vedalaşıp yola koyuluyoruz. Dönüş yolculuğumuz, sonuçsuz kalan bir çok otostop denemesinin ardından iki çocuklu İtalyan ve dünya tatlısı bir kadının arabasına bizi alması ile başlıyor. İngilizcesinin çok az olduğunun altını çiziyor ama Akdeniz insanı işte yol bitene kadar da susmuyor, bir şekilde anlatıyor meramını. Hoş sohbetinden fazlasıyla keyif alıyor ve Genzano'da Roma otobüsünü beklemek üzere ayrılıyoruz. Sonrası yine pastel renkler...
Ortalama bir maliyet çıkartacak olursak Roma'dan Nemi'ye günübirlik bir gezi için;
*Roma Merkez - Anagnina (Bu güzergahta Roma Pass kartınız geçerli olduğu için ücretsiz, Roma'ya indiğiniz anda kartı edinmekte fayda var). Roma Pass Card'ın avantajları için burayı inceleyebilirsiniz.
* Anagnina - Genzano : 1,50 €
* Genzano - Nemi ücretsiz, ayaklarınıza ya da cazibenize güvenin...
* Dağ Mantarlı Et Sote - 15,00 €
* Dağ Çilekli Dondurma - 7,00 €
* Marmelatlar 3,00'dan başlıyor
* Hissettikleriniz: Paha biçilemez:)
Özetle İtalya'nın bitmek tükenmek bilmez tarihi ve kültürel zenginlikleri arasında vakit ayırıp soluklanmanızı tavsiye edebileceğim sevimli bir kasaba Nemi. Kokusunu içinize çekmeyi unutmayınız!
Güncel yazılardan haberdar olmak için sosyal medya hesaplarımı takip edebilirsiniz
→ instagram/sezinlegez
→ facebook/sezinlegez