Okyanusa Nazır Rabat
Huzur dolu Şafşavan’ı ardımızda bırakıp rotamızı güneye çeviriyoruz geri dönüş yolunda. Hedef: başkent Rabat. Rabat’taki otel sahipleri Marakeş’tekilere pek benzemiyor; müşteri kapma çabaları yok, kendi kurallarından pek çıkmıyor, pazarlığa pek yanaşmıyorlar. Çok sayıda otele bakıp sonunda başarılı bir seçim yapıp Fas gezimizin en temiz oteline yerleşiyoruz.
Sıradaki görev her zamanki gibi şehri keşfetmek. Hayat kesinlikle sokakta yaşanıyor; medina'nın yani eski kent merkezinin ana caddesi Rue Souika'da sokakta pişirilen ızgara çeşidi yemeklerin dumanı yüzünden bazı yerlerde göz gözü görmüyor. Sokaklar tamamen satışa yönelik; hamur işi yiyecekler pişiren kadınlar, haşlanmış salyangoz satan seyyar satıcılar, turşucular, hurma satanlardan oluşan büyük açık hava mutfağının yanında; çeşitli süs eşyaları, kıyafetler, şallar satan dükkanlar, tezgahlar da bulunuyor.
Akşam dükkanlar kapanırken, seyyar tezgahlar birer birer silinirken sokaklardaki çöp miktarı gittikçe artıyor. Sokaklar resmen bir savaş meydanı artık. Daha doğrusu kalabalık yüzünden göremediğiniz detaylar insanların geri çekilmesiyle gözle görünür oluyor. Çöpçüler, sokakları ertesi günkü savaşa hazırlarken biz de sur dışına çıkıp Mohamed V Bulvarı’na, başkentin modern yüzünü görmeye gidiyoruz. Geniş caddeleri, yeni binaları ile uzayıp giden bulvar bir başkent imajına daha uygun. Bir başkente göre oldukça sakindi Rabat. Belki de Marakeş’in o karmaşasını yaşadığımız için bize her kent sakin geliyor artık.
Ertesi gün "medina"nın dışında kalan, Atlas Okyanusu’nu selamlayan eski bir kaleyi ve kalenin içinde yer alan mahalleyi geziyoruz; Kasbah of the Udayas. Bu mahalle de Chefchaouen gibi mavili beyazlı sokakları ve evleriyle oldukça keyifli bir yer gezmek için. Sokakta oturup yerel enstrümanlarla müzik ve küçük gösteriler yapan Faslılar da cabası.Kasbah'ın yakınlarında, kentin kuzeyinde yer alan; Sultan V. Muhammed'in mozelesi ve Hassan Kulesi de görülmeye değer yerlerden. Hassan Kulesi; dünyanın en büyük minare ve camisi olması amacıyla yapımına 1195'te başlanılan fakat Sultan Yacoub al-Mansour'un ölümüyle inşası durdurulmuş bir yapı. Kırmızı kum taşından yapılmış 44 metre yüksekliğindeki minare (ki bu planlananın yarısıdır) ve 200 tane kolon tamamlanan kısmını oluşturuyor.
Rabat’ta geçirdiğimiz sakin ve rahat iki günün ardından tekrar Marakeş’e dönüyoruz, bir haftalık tatil bitmek üzere. Artık geriye yabancısı olmadığımız cümbüşün içine tekrar dahil olmak kalıyor. Marakeş, ikinci gelişimde gözüme daha farklı görünüyor. Belki ülkede geçirdiğim süre boyunca farkında olmadan oranın düzenine alıştım, belki de gerçekten insanlar geldiğimiz gibi değil; bizim artık sudan çıkmış balık olmadığımızı anlayıp yeni avlara yöneliyorlar...
Sabah Galiçyalı arkadaşlarımı uğurladıktan sonra hostelin terasında son naneli çayımı yudumlarken bu geziyi düşünüyorum; Marakeş’e vardığımda o karmaşanın içinde, sokaklarda yürürken kendimi bir film sahnesinde hissettim. Konu bilindikti; Avrupa’nın o düzenli ve akılcı hayatından çıkıp kendini doğunun gizemli, karmaşık ve ruhani atmosferi içerisinde bulan ve hayatın bu pek de karşılaşmadığı tarafı ile yüz yüze gelen, farklı bir boyuta geçmiş gibi hisseden açık tenli, renkli gözlü insan bocalaması...Her ne kadar Arap kültürüne biraz aşina olsam da benim için bile oldukça farklı ve ilginç bir ülkeydi Fas. Görecek ve yaşayacak çok farklı yerler, çok farklı duygular var. Bizim bir haftalık seyahatimiz oldukça başarılıydı fakat ülkenin büyüklüğü göz önüne alındığında; benim kaçırmış olduğum yerleri de gezi rotanıza ekleyerek en az iki haftalık bir plan yapabilirsiniz. Benim için ise; çölde bedeviler eşliğinde yapılacak safari ve yıldızların döşediği gökyüzü altında çölde bir gece bile Fas’a tekrar gitmek için güzel bir bahane!
Zaman:
10-17 Şubat 2011
Rota:
Valensiya»Marakeş»Tanaghmeilt»Fes»Şafşavan»Rabat»Marakeş»Valensiya
Kadro:
5 kişi
Ulaşım:
Valensiya-Marakeş: Uçak (Ryanair 15€)
Marakeş ve sonrası: Kiralık araç (6 günlük 230€)
Marakeş-Valensiya: Uçak
1 kişi için uçak bileti dahil tüm harcamalar toplamı: 240€
(Tabii ki bu fiyat İspanya'dan yapılan bir gezi için. Türküye'den yapılacak bir gezide uçak biletlerinin pahalı olması bu bütçeyi etkileyecektir. Ama belirtmem gerekir ki genel olarak yeme-içme ve kalmaya çok fazla para harcamayacağınız bir gezi rotası çünkü Fas ucuz bir ülke, özellikle de Avrupa'ya kıyasla)
* Marakeş'te Jemaa el-Fnaa meydanındaki karmaşaya dahil ol!
* "Souk" denilen pazara dalıp, renkler, dokular, kokular arasında kaybol!
* Deri çanta,sandalet al! (Genelde alışverişe dayalı olmaz gezilerim ama burası alışveriş için harika! Hem ucuz hem de çok orjinal)
* Medina dışına çıkıp Fas'ın modern yüzüyle tanış!
* Ouzoud şelalelerinde 110 metreden akan suyu izle ve dinle!
* Geleneksel Berberi yemeği olan tajin ye!
* Taze naneli yeşil çay iç!
* Fes'te deri işleme veya boyama atölyesine git!
* Şafşavan'ın mavi-beyaz dar sokaklarında huzur içinde kaybol!
* Rabat'ta Kasbah of the Udeyas'ı gez ve Atlas okyanusunu izle!
Benim bu gezide yapamadığım ama sizin yapmanızı tavsiye ettiklerim;
* Atlas okyanusu kıyısındaki Essaouira şehrine gidin!
* Sahara Çölü ile Marakeş arasında terkedilmiş bir yerleşim olan Kasbah Telouet'e gidin!
* Berberi dilinde çölün kapısı anlamına gelen, dünyanın en büyük film südyosundan biri olan Atlas Studios'un bulunduğu ve Game of Thrones da dahil olmak üzere birçok tarihi film çekimlerine ev sahipliği yapmış Ouarzazete'e gidin!
* Sahra çölü olan Erg Chebbi'ye gidin, hatta bedevilerin düzenlediği birkaç günlük çöl turlarına katılın!